12 Aralık 2015 Cumartesi

HADDİZATINDA

İşin zor eğer artık aşık değilsen yaşadığın hayata, gelişigüzel savruluyorsan. Tat almıyorsan deniz kokusundan, gökyüzü mavisinden. Elinde tuttuğun buzlu rakı artık yavan geliyorsa sana, yanında sohbet yâreni olmadan. Özlüyorsan samimi sohbetleri ama sadece özlüyorsan hiçbirşey yapmadan. Ne pahasına olursa olsun değer verdiğin şeyleri sahiplenip koruyamıyorsan. Elinden kayıp gitmesine seyirciysen, sımsıkı tutamıyorsan elinden hayatının. Söylemek istediklerini hep içine atıyorsan, duygularından kaçıyorsan koşar adım ve bunu güç zannediyorsan. Ama kaçtığın yerde huzurun yoksa haddizatında ve anladıysan aslında mutluluğundan kaçtığından. İçinde dolduramadığın bir eksiklik hissediyorsan ve sızlıyorsa inadına her daim. En kötüsü ne kaybettiğini çok iyi biliyorsan, anla ki kuyuyu derin yapan sensin yoksa ipin kısa değildi. Varsa içinde en ufağından bile olsa o duygu, göster onu anlayacaksın ki sen ancak o zaman güçlüsün. 

6 Eylül 2015 Pazar

AHENK

Ahengimiz bozulmuş bizim şu hayatta. Ne yapsak geri tutturamıyoruz kıvamını. Denemediğimiz yol kalmamış ama bir türlü birleşmiyor bu yap-boz. Belki de birleştirmek zorunda değiliz, dağınık kalmalı. Varacak yer olmadan anı yaşamalı. Rüzgarla savrulmalı, nerden eserse. O zaman biz mi yaşamış oluyoruz geçtiğimiz yolları, bıraktığımız izleri. Yoksa seçmeli miyiz yol ayrımlarında asıl istediğimizi. 

Belki de asıl mesele seçmekte. O kadar korkuyoruz ki seçim yapmaya, olduğumuz yerde durmak daha cazip. Çünkü durduğun yer en iyi bildiğin yer değil mi? Sakince ve yeterince beklersek işte yine ordayız, kendi güven alanımız. Unuttuğumuz ne peki, aynı yerde durarak ne kazandık bugüne kadar? Hep bir adım ileri bir adım geri ama aynı çemberde değil miyiz? Ne unuttuk ben sana söyleyeyim, yaşamayı unuttuk. Bu yaşamak değildir bir hayalin peşinden gidemiyorsan. Hayalini kurup bir tek adım atamıyorsan. Belki de bir duvara toslarsın koşarken olsun, sen hissettin ya yaşadığını. Elde etmekten bile güzel belki o yolculuk. Düşünerek yaşayamazsın. Ve düşün sınırsız da değil hayat bir çemberde yaşayacak kadar. Ne kadar güvenli olursa olsun. Ne kadar bilindik olursa olsun. Ne diyeceksin kendine en sonunda: yapamadım ama incinmedim; hissetmedim ama güvendeydim; hayal kurdum ama korktum. Şimdi sen tamamla. Yaşamadın ama mutlu muydun?


MUAMMA

Bazı bilmecelerin cevabı yoktur
Cevabını gizlemiştir çünkü, bilinsin istemez
Sanki sırrını öğrenseler bütün tılsımını kaybedecekmiş gibi
Gün yüzüne çıkarsa çırılçıplak ve savunmasız kalacakmış gibi
Hem kendini saklar hem de çaresizce bulunmak ister
İçten içe bilir çünkü, bulunmazsa eğer ne anlamı vardır?
Bilinmedikçe mi değerlidir bir bilmece, yoksa onu çözmeyi sevende mi?

30 Ağustos 2015 Pazar

SUKUT-U HAYAL

İnsanız hepimiz, güzel hayaller olmasa hayatlar da yaşanmaz olur. Bu sebepten istemek doğuştan hakkımızdır. Bazen de alabileceğimizden fazlasını isteriz ama verebilecekleri sınırlıdır bazı durumların, kişilerin ya da olayların. Evren sınırlı olduğundan değil elbette, o sınırsızdır. Sen bilemezsin senin için ne doğrudur ama evren bilir, sana öğretir, önüne fırsat koyar, şans verir. İşte bazen çok istersin şansını zorlarsın; canını acıtarak dur der sana, bazen de şansını kaçırırsın; bir gün buna pişman eder. İkisi de sukut-u hayaldir bunların. Ya diyeceksin ki ben denedim olmadı ya da keşke ben de deneseydim. Artık hangisi daha üzücü sen karar ver okuyucu. Yine de denemek daha iyidir bana sorarsan, o zaman bilirsin çünkü yolun sonuna geldiğinde sukut edersin ve belki de yeni bir hayale hazırsındır artık. Kimbilir.

SULH

Sulh olmalı en önce bir ülkede; yollar, köprüler, gökdelenler, en işlek caddelerine atılan bombalar yerine. Sabah evimizden gülümseyerek çıkmalıyız, bugün başımıza ne gelecek diye düşünmek yerine. Derdimiz öğlen ne yesek, akşam manavdan ne alsak olmalı. Kimsenin canı yanmamalı. Başka türlü yaşamak bilmiyorum ben, ülkemde sulh istiyorum, huzur istiyorum.